Halil Cibran – Kırık Kanatlar Kitap Yorumu
Herkese kocaman merhaba! Yaklaşık bir hafta önce okumaya başladığım Kırık Kanatlar isimli romanı bitirdim.
Hayatımda ilk kez bir Halil Cibran eseri okudum. Çok duygu yüklü bir romandı. Bazı satırları, gözlerim dolu dolu okuduğumu çekinmeden söyleyebilirim.
Cibran’ın 1912’de yayımlanan bu romanı, Arap dilinde yazılmış ilk romanlardan biri. Selma Karami’yle Cibran olduğu tahmin edilen genç adamın imkânsız aşkının hikâyesi, pastoral şiir tadında bir aşk itirafıdır.
Halil Cibran, bu eserinde; din adamlarının yozlaşması ve kadın hakları gibi toplumsal meselelerden bahseder. Doğulu kadının yüzyıllar boyu gelenek karşısındaki âcizliğine, eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine yönelik eleştirel bir tavır ortaya koyar.
En sevdiğim alıntıları sizinle de paylaşmak istedim:
• Aşk tek özgürlüktür bu dünyada. Ruhu öyle yücelere çıkarır ki, hiçbir gelenek ona erişemez, hiçbir doğal yasa ona sınır çekemez.
• Onun ruhunu dolduran hüzün benim ruhuma da doluyordu; her birimiz kalbinde hissettiğini öbürünün yüzünde görebiliyor, göğsünde sakladığı şeyin yankısını öbürünün sesinde duyabiliyordu.
• Karanlık ağaçları ve çiçekleri bizden saklasa da, kalplerimizdeki sevgiyi saklayamaz!
• Aşkın uzun bir dostluktan ya da sürekli bir ilişkiden doğduğunu sanmak yanlıştır. Aşk manevi bir kaynaşmanın meyvesidir. Eğer bu kaynaşma bir anda olmazsa, değil bir yılda, bir yüzyılda bile oluşmayacaktır.
• Tilkinin uzanamadığı üzümler her zaman ekşi olmaz mıydı?
• Kederli insan ancak yalnızlıkta huzuru bulur; yaralı bir ceylanın, iyileşene ya da ölene kadar bir mağarada saklanmak için sürüyü terk etmesi gibi, o da insanlardan kaçar.
• Böylece, hayatımda ilk kez olarak, özgür doğan insanın atalarının koydukları katı yasaların kölesi olarak kaldığını anladım; ilahi bir sır olduğuna inandığımız yazgının bile, günün bir önceki gün tasarlanan şeye boyun eğmesinden başka bir şey olmadığını anladım.
Facebook Yorumları